Sivrihisar Kadı'sı arada bir içermiş. Bir gün Nasreddin Hoca öğrencileriyle kırlarda dolaşırken, su kıyısında sızmış yatmakta olan Kadı'yı görmüş. Cübbesi bir yanda, kavuğu, sarığı bir yanda. Hoca cübbeyi sırtına, kavuğu başına giyip, sarığı da sarıp evine gitmiş.
Ertesi gün, Kadı kendine geldiğinde, adamlarına buyruk vermiş:
- "Cübbemle sarığımı kimde görürseniz kendisini yakalayıp yanıma getirin!"
Az bir zaman sonra, mahkeme binasının önünde, Kadı efendinin cübbesi ve sarığı ile dolaşan Nasreddin Hoca'yı gören mahkeme kollukçusu, Hoca'yı yakaladığı gibi sürüklüyerek duruşma salonuna çıkarmış. Halk ta ne oluyor diye peşlerine düşmüş.
Kadı kükremiş;
- "Bre Hoca, o sırtındaki cübbeyle kavuğu nereden buldun?"
- "Dün öğrencilerimle birlikte dolaşmaya çıkmıştık. Derenin kenarında sızmış, körkütük sarhoş, temiz giyimli, efendi görünüşlü bir adam gördük. Cübbesi bir yanda, kavuğu bir yandaydı... Hırsızlar çalmasın diye düşünerek, cübbesi ile kavuğunu alıp giydim. Kadı efendi, sahibini tanıyorsan söyle de verelim." demiş.
Kadı, kendini toparlamaya çalışarak yumuşak bir sesle;
- "Nerden tanıyayım, sen güle güle giymene bak." demiş.
Yüklenme tarihi: | 19.08.2011 |
Okunma sayısı: | 1196 |
Gönderilme sayısı: | 0 |
Puan sırası: | 52. sıra |