<![CDATA[Fıkra Kitabı]]> <![CDATA[Fıkra Kitabı]]> <![CDATA[Şakadan Hiç Hoşlanmam]]> Nasreddin Hoca pazarda dalgın dalgın yürüyormuş. Etrafındaki esnafları seyrederken birden ensesine bir tokat gelmiş. Hoca tökezleyip bir kaç adım sendelemiş, toparlanıp sinirli bir şekilde arkasına dönmüş. Bir bakmış ki hocanın 2 katı kocaman bir adam. Hoca durmuş, bir yutkunmuş, sonra sormuş:

- Bana sen mi vurdun?

Adam cevap vermiş:

- Ben vurdum, ne olacak?

- Şakasına mı vurdun ciddi mi?

- Ciddi vurdum, ne yapacaksın?

- Aman aman, öyle olsun... Çünkü şakadan hiç hoşlanmam.

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[Sahibi Ölmüş Eşek]]> Akşehir'in en iyi avcılarından biri, silâhını kuşanmış, ava gitmiş. Her ava gidişinde birkaç tane kurt da vurmaktaymış. Akşam geç vakit olup ta avcının dönmediğini öğrenen oğlu, komşularıyla beraber onu aramaya gitmiş. Ormanda bir ara eşeğinin anırması duyulmuş. O tarafa doğru koşuşmuşlar. Biraz ileride avcının soğuk vücuduyla karşılaşmışlar. Baktıklarında birkaç saat evvel eceli ile öldüğünü anlamışlar. Tüfeği de yanında hazır duruyormuş. Eşeğin sesinin geldiği tarafa doğru bakmışlar ki kurt sürüsü eşeği boğmuş yiyorlar.

Hoca yapacak bir şey olmadığını görünce, eşeği hızla yemekte olan kurtlara doğru seslenmiş;

- "Yiyin bakalım yiyin. Buldunuz sahibi ölmüş eşeği!"

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[Ramazanın 49'u]]> Kameri takvime göre ramazan hilâli görününce oruca başlanır. Şevval ayı hilâli görününce bayram yapılır.

Eskiden ayın ne zaman nerede görünebileceği daha evvelinden, günümüzdeki gibi astronomik hesaplarla tam olarak bilinemezdi. Oruca başlamak için ve bayram yapmak için güvenilir kişiler ramazan ayı hilâlini gözetlerlerdi. Bulutlu havalarda bu gözlemleri yapmak bazen imkânsızlaşırdı. Şevval hilâlini gözetlemek mümkün olmadığında bayram yapmak için ramazan ayı 30 gün kabul edilirdi.

Nasreddin Hoca, gerektiğinde günleri şaşırmamak için çömleğe her gün bir taş atarmış. Cemaatten muzip biri, bunu fark ederek gizlice çömleğe taş doldurmuş. Havanın bulutlu olduğu bir günde Hoca'ya; - "Hocam bu gün ramazanın kaçı oldu?" diye sormuş.

Hoca gidip çömlekteki taşları saymış. 149 çıkmış. Muzipliği fark edip geriye dönmüş:

- "Bugün ramazanın 49'u", demiş.

Muzip adam:

- "Aman Hocam, hiç ramazanın 49'u olur mu?" dediğinde;

- "Sen 49'una şükret, çömlek hesabına bakılırsa, bugün ramazanın 149'u!" demiş.

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[Fincancı Katırları]]> Nasreddin Hoca kabir hayatını uzun uzun anlatmağa çalışmış. Mevta kabre konulduğunda, sorgu melekleri gelirler, "-Rabbin kim? -Dinin nedir? -Peygamberin kimdir? -Kitabın nedir? Ömrünü nerede ve nasıl harcadın?..."diye sual ederler. Burada ameli iyi olmayanlar bu sorulara bilse de cevap veremezler. O zaman kıyamete kadar, hesap gününe kadar kendilerine kabirlerinde de azap edilir. Kabirler bizler için ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur, diye anlatıyormuş.

Cemaatten gözü pek, aklı az biri kendi kendine bir karar vermiş."Gidip kazılmış bir kabrin içine akşamleyin girip yatayım. Ölü gibi dururum. Bakalım sual melekleri gelipte bunları soracak mı?"

Yol kenarına yakın, kazılmış bir mezara girip yatmış. Ancak gece sabaha doğru bir gürültü, zil sesleri vs duyunca korkup ayağa kalkmış. Pazara erkenden yetişmek için yola koyulan fincancıların katırları ürkmüş ve koşuşmaya başlamışlar. Taşıdıkları fincanlar, tabaklar, vazolar da tuzla buz olmuş.

Katırcılar adamı yakalamış;

- "Kimsin, ne işin var burada?!"

Adam şaşkın şaşkın kekeleyerek;

- "Gece burada mezarda yattım. Münkir ve Nekir melekleri mezarda ne soracak ve ne yapacaklar diye merak ettim de..." demiş adam.

Katırcılar adamı bir güzel döverken;

- "İşte bunu sorup böyle de döveceklerdi!" demiş ve bayıltana kadar da dövüp bırakıp gitmişler.

Evine dönerken, yolda o halde kendisini gören Nasreddin Hoca merakla adama sormuş;

- "Be adam! bu halin ne?"

- "Sorma Hocam," demiş adam."Kabirde Münkir - Nekir neler soruyor ve sonra ne yapıyorlar diye merak ettim de bu gece mezarlıkta yatmıştım"

- "Peki neler duydun, neler gördün, Münkir - Nekir seni sorguladı mı? Sonra ne yaptılar?" demiş Hoca.

- "Fincancı katırlarını ürkütmeseydim, hiç bir şey yoktu" demiş adam.

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[İyi Görmek İçin]]> Nasreddin Hoca bir gece telâşla karısını uyandırmış:

- "Aman hanım, çabucak şu gözlüklerimi ver de uykum açılmadan gözüme takıp uyuyayım."

- "A Efendi" demiş karısı."Uykuda gözlükleri ne yapacaksın?"

- "Güzel güzel rüyalar görüyordum. Kimi yerlerini seçemedim. Rüyama geri dönebilirsem, gözlüklerimle bir güzel seyredeceğim."

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[Kazlarınız Tek Ayaklı...]]> Nasreddin Hoca, Timur Han'ı ziyarete gitmiş. Timur Han Akşehirlilerin yanlış işler yapmakta olduklarını anlatıyormuş. O sırada pencerenin kenarında olan Hoca, dışarıya doğru bir bakmış ki güneşlenmekte olan kazlar tek ayakları üzerinde duruyorlar.

Timur Han'a dönüp;

- "Hayret, buradaki bütün kazlar tek ayaklı" deyivermiş.

Timur Han, kazlara doğru, bastonunu hızla fırlatmış. Kaçışmağa başlayan hayvanlar iki ayağını da kullanınca, Nasreddin Hoca sözü yapıştırmış:

- "Timur Han'ın değneğini yeseydin, sen de dört ayaklı olurdun" demiş.

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[Belânın Dişisi]]> Timur Han, Akşehir'e bir erkek fil getirmiş. Bahçe ve tarlalarda serbestçe gezen fil, ekinlere çok fazla zarar veriyormuş. Timur Han'dan korkarak kimsenin dokunmaya cesaret edemediği bu fil Akşehirlilerin başına belâ kesilmiş. Akşehirliler toplanıp Nasreddin Hoca'ya gitmişler.

- "Hoca efendi, biz gidip Timur Han'a derdimizi anlatmaktan korkuyoruz. Ne olur, ne olmaz, yanlış bir şey söyleriz de başımıza iş açarız. Yarın sabah, bizimle beraber gel, sözcümüz ol, derdimizi anlatalım" demişler.

Ertesi gün on-on beş kişi buluşmuşlar. Hoca önde, diğerleri arkasında yola koyulmuşlar. Kimseden çıt çıkmıyormuş. Nasreddin Hoca, Timur Han'a söyleyeceklerini büyük bir dikkatle kafasında tasarlıyormuş. Timur Han'ın otağına yaklaştığında, Nasreddin Hoca, peşinden gelenlere son talimatını vermek için arkasına bakmış ki; hiç kimse yok. Meğer, hepsi korkudan birer ikişer savuşmuşlar.

O sırada çadırının önüne çıkan Timur Han, Hoca'yı görerek yanına çağırmış. Biraz hoşbeşten sonra Hoca'ya sebeb-i ziyaretini sormuş.

- "Hünkâr'ım, Akşehirliler getirdiğiniz fili çok sevdiler. Hayvanın tek başına sıkıldığını görüyorlar. Bir de dişisini getirmenizi rica etmek için beni gönderdiler," demiş Hoca.

Timur Han bu sözlerden hoşlanmış;

- "Akşehirlilere selâm söyle. İsteklerini yerine getireceğim," demiş.

Hoca Akşehir de, heyecanla kendisini beklemekte olanlarla karşılaşınca;

- "Timur Han'ın size selâmlarını ve müjdelerini getirdim. Belânın dişisi de geliyor," demiş.

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[Hanımından Korkmayanlar]]> Nasreddin Hoca vaazında "annelerin evlâtları ve kadınların kocaları üzerindeki haklarından" bahsedeceğini söylemiş.

- "Ey cemaat, içinizde karısından korkmayanlar ayağa kalksın" demiş. Herkes ayağa kalkmış. Hoca şaşkın şaşkın bakınırken, cemaatten biri:

- "Hoca efendi, yalnız sen ayağa kalkmadın. Demek, karısından korkan tek kişi sensin!" demiş.

- "Çok haklısın", demiş Hoca."Allah, saliha kadınların kocalarına öyle mesuliyetler yüklemiş ki, o sorumluluklarım aklıma gelince yerimden kımıldayamıyorum."

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[Hırsız Asla Kaçamaz]]> Nasreddin Hoca'nın evine hırsız girmiş. Bir şeyler çalmış, evden çıkmış kaçarken birisi fark edip içeriye seslenmiş;

- "Evinize giren hırsız şu tarafa doğru kaçıyor. Koşun yakalayalım."

Hoca pabuçlarını giymiş, dışarıya çıkmış, hızla mezarlığa doğru koşmağa başlamış. Arkasından seslenmişler:

- "Hocam yanlış tarafa koşuyorsun. Hırsız o tarafa değil, şu tarafa doğru kaçıyor!"

- "O tarafa doğru peşinden kovalasam belki yetişemem. Mezarlığa gidip önünü keseceğim. Onu orada mutlaka yakalarım," demiş.

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>
<![CDATA[Timurlenk Gibi Dayı...]]> Akşehirlinin biri iyice yaşlanan, iş göremez hâle gelen eşeğini dağa götürüp serbest bırakmış. Kendine yeni bir eşek almış.

Birkaç gün sonra Timur Han avlanmağa gitmiş. Orada dağa bırakılmış olan eşeği görmüş. Aklına bir hinlik gelmiş;

- "Bana bu eşeğin sahibini bulup getirin. Eşeği de yanınıza alın, otağıma götürün," demiş.

Eşeğin sahibini bulup Timur Han'ın huzuruna getirmişler. Timur Han buyruk vermiş;

- "Her gün buraya geleceksin. Eşeğin yemini, arpasını getireceksin. Tımarını yapacaksın. Çarşının içinden beraberce geçip, oradaki çeşmeden suyunu içireceksin. Hayvan yürümekte zorlanırsa yardım edeceksin, sırtına alacaksın. Yoksa kellen gider".

Adam buyruğu yerine getirirken, Akşehir'in maskarası haline gelmiş. Bazen eşeği sırtına almak zorunda kalıyor, kan ter içinde uğraşıyormuş.

Çarşıdan birisi; - "Şu ehli keyif eşeğe de bak, suya yayan bile gitmiyor. Bense yıllardır bir eşek alamadım." diye seslenmiş.

Olayı gören Nasreddin Hoca dayanamamış;

- "O herhangi bir eşek değil. Timur Han gibi dayısı var! Canı istediğinde istediği adama da biner," demiş.

-------------------

Bu fıkrayı fikrakitabi.com'da görüntülemek ve puan vermek için tıklayın.

]]>