Buna Değmiş, Buna değmemiş

Nasreddin Hoca'nın Köylüsü, iri yarı bir delikanlı olan Ali Can, sıcak bir yaz gününde ormana gidip odun hazırlamağa karar vermiş. Gittiği baltalık ormanda su yokmuş. Herkes heybesine bir testi su koyar öyle gidermiş. Ali Can, "Su testisini taşıyacağıma iki üç karpuzu taşırım, daha iyi olur. Nasıl olsa dönüşte odunları sırtlayıp getireceğim. Birde toprak testimi kırmadan geri getirmeye uğraşmayayım" diye düşünmüş. Torbasına karpuzlarını koyup ormana gitmiş.

İşe koyulmadan evvel bir karpuz yiyeyim demiş.

Karpuzu kesmiş. Beğenmemiş, bir kenara atmış. Öbür karpuzu kesmiş, o karpuz da çok hammış, kaldırmış atmış. Kızmış karpuzların üstüne işemiş.

Ormana gitmekte olan Nasreddin Hoca olayı görmüş. Yanına yaklaşınca Ali Can'a:

- "Delikanlı, ham da olsa o nimete işenmez, tövbe et. Nimeti vereni gücendirirsin!" demişse de delikanlı öfkesini yenip tövbe edememiş.

Öğlen vaktine doğru, hem sıcaklardan hem de çalışmaktan dolayı iyice susamış. Etrafta su isteyebileceği hiç kimse yok. Su yok. Varmış ham karpuzların yanına. "Ona değdi, buna değmedi" diye diye attığı bütün karpuzları yemiş. Son parçalardan birini yemekteyken, ormanda işini bitirip, eşeğine odunlarını yükleyip dönen Nasreddin Hoca ile tekrar karşılaşmış. Hoca bir yenmiş karpuzların kabuklarına ve birde Ali Can'a bakmış:

- "Suphanallah, bak Ali Can, becerip tövbeni yetiştiremedin. Rabbim ne kadar çabuk, senin çişini sana yedirdi! ..." demiş.

Bu fıkrayı arkadaşınıza göndermek için aşağıdaki formu kullanın.
Adınız (*):
Eposta adresiniz (*):
Gönderilecek eposta (*):
Gönder
Yüklenme tarihi: 19.08.2011
Okunma sayısı: 923
Gönderilme sayısı: 0
Puan sırası: 149. sıra